Gazze’de ölenlerle beraber ölen insanlığımız
“Suriye İç Savaşı” ile terör örgütleri üzerinden başlayan “Vekalet Savaşları”nda da,
“‘Rusya-Ukrayna Savaşı”yla da,
İsveç ve Finlandiya’nın apar topar NATO’ya alınmasında da,
Azerbaycan-Ermenistan arasında yaşanan Karabağ Savaşı’nda da,
Çin-Tayvan gerginliğinde de hep bunu söyledim.
Şimdiyse geldik zurnanın zırt dediği noktaya,
Yani bataklığın merkezine,
Cehennemin dibine, Orta Doğu’ya ve İsrail-Filistin Savaşı’na…
Hep gördüğümü/öngörülerimi/gelecek projeksiyonlarımı yazdım.
Olabildiğine ve alabildiğine objektif ve duygusallıktan uzak kalarak yazmaya ve sizleri romantizm yapmadan bilgilendirmeye gayret sarf ettim.
Hatta bu uğurda zaman zaman filancı/falancı; şuncu /buncu gibi damgalanmaya bile maruz kaldım.
Ama hiçbir şey göründüğü gibi değildi ve değil de.
Çünkü ben de bir insanım,
Ve hala vicdanı kararmamış/merhamete sahip/insan varlığına yapılan zulme en amatör insanî refleks sergileyebilen bir insanım!
Şu anda yaşanan İsrail-Filistin Çatışmasını/Savaşını da bu hâletiruhiye içinde takip ediyorum. Ve bu takipte karşıma çıkan görüntüler hafızamdan senelerce çıkmayacak vahşilikte görüntüler. Bu yaşananlar karşısında hangi insanoğlunun yüreği kan ağlamaz, hangi insanoğlu bu yaşananları yaşatanları haklı görür ki. Karşımızdaki insan sadece insan olarak değerlendirildiğinde –yani onu kimliğinden, bağlı olduğu milletinden soyunmuş olarak gördüğümüzde/görebildiğimizde- işte o zaman insanlığımızın sesini Kaf Dağı’nın ardından da olsa duyabiliriz.
Ben böyle bakabiliyorum ve benim içim öyle acıyor/yüreğim öyle kanıyor ve yaşanan zulüm öyle çok koyuyor ki keşke bildiklerimi bilmesem, duyduklarımı duymasam, her şeyden uzak capcahil birisi olmuş olsaydım, demiyor değilim!..
Hamas saldırmış, İsrail askerlerini ve vatandaşlarını öldürmüş!..
Tasvip ettim mi? Yukarıda Allah var, hiç tasvip etmedim!
Çünkü ben masum insanları/çoluk-çocuk ve kadınları kim öldürürse öldürsün ve bu zulmü görenler hangi milletten olursa olsun şiddetle karşı çıkarım!..
Sonra ne oldu peki?
İsrail saldırdı!
Güya Hamas’ın yaptıklarına karşılık verecek.
Nasıl bir karşılık?
Zalimlikte sınır tanımayan,
Canavarca ve kana susamışçasına saldıran,
Orantısız güç kullanımı deyimine rahmet okutan,
Çoluk-çocuk; kadın-yaşlı demeksizin Gazze’yi yerle bir ederek Filistin’i haritadan silmek isteyen, Filistin milletini ortadan kaldırmak ister gibi bir karşılık!..
Bu nasıl bir şey?
Bu nasıl bir vahşet?..
İnsanın insana ettiği bu zulmü başka hangi varlık yapabilir Allah’ım!
İnsanın böcek kadar değeri kalmamış,
Katletmekten haz alınır olmuş,
Savaş hukuku/adamı/ahlakı yerle bir olmuş bir saldırı!
Lanet olsun!..
Hamas denen sorumsuz ve adeta işbirlikçi örgütün açtığı gedikten ve kazdığı delikten girerek tek amacı Filistinlileri yok etmeye yönelen İsrail’i şiddetle kınıyorum ve lanetliyorum.
İnanın söyleyecek söz bulamıyorum.
Şimdi diyebilirsiniz; “Ama Cengiz Bey, son yıllardaki pek çok yazınızda bu gelişmelerden bahsediyor durumun bu raddeye geleceğini anlatıyordunuz. Şimdi ise şaşırmış gibi lanetliyor/kınıyor ve ağıtsal bir ruh halindesiniz. Bu durum çok çelişkili değil mi?..”
Evet, aynen öyle…
Yazdım/sık sık yazdım, anlattım/peş peşe anlattım,
Ama arkadaşlar, ben de bir insanım.
Et-kemik-ruh ve duygudan oluşan bir insanım.
Üzülebilen/ağlayabilen/kızabilen/isyan edebilen bir insanım!
Bazen öngördüğüm/farkedebildiğim ve yorumunu yaptığım ihtimaller benim de canımı öyle yakıyor ki…
Şöyle düşünün bir de; hepimiz ölüme inanırız/doğum gibi ölüm de haktır ve vardır deriz ama ne zaman ki ölüm denen olgu kendi kanımızdan canımızdan birine geldiğinde “Ateş düştüğü yeri yakar.” diyerek “Keşke olmasaydı/erkendi be…” diyerek ağlar-sızlar ve kedere gark olmaz mıyız?..
Sonuç:
İsyan edesim geliyor,
Çıldırasım geliyor, dayanamıyorum!
Bu kadar hunharca/zalimce/vahşice işlenen zulümlere başkaldırmak istiyorum.
İsrail’in ilk vukuatı değil,
Ama bu defa kıyamet başladı sanki!
Kıyametin fitilini Hamas ateşledi, İsrail hazırdı ve bekliyordu zaten!
Ellerini ovuşturuyordu.
Netanyahu denen kredisi bitmiş siyasetçi, yeni düzencilerin bölgesel tetikçiliğine hazırdı ve start verdi!
Yazık, çok yazık!..
Öyle şeyler olacak ki düşünmek/yazmak/konuşmak bile istemiyorum!
Olacaklara dair düşünceler aklıma geldikçe içim ürperiyor!
İran/Suriye/Ürdün/Lübnan’ı da içine alan haritaların fiili ve fiziki olarak değişeceği, yüzbinlerce insanın göçe maruz kalacağı, on binlerce insanın hayatını kaybedeceği geri dönülmez süreç başladı maalesef…
Allah hayretsin
Allahtan ümit kesilmez, diyelim artık!..
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlar.