Hamas 7 Ekim’de İsrail’e saldırdı.
Hemen aynı gün ABD’nin “Gerald Ford” isimli uçak gemisi Doğu Akdeniz’e gönderildi.
Bununla da kalınmadı ve bir hafta sonra “USS Eisenhower” isimli uçak gemisi de Doğu Akdeniz’e gönderildi ve filoya katıldı.
Niçin?
Güya İsrail’e destek için…
Peki, normal şartlarda da İsrail Hamas’la başa çıkacak bir güce sahip değil mi?
Kesinlikle sahip…
O halde şu soruyu sormamız gerekir:
ABD’nin bu yığınağı yapmasının nedeni ne?
Dün bir açıklama geldi;
“Gazze’nin Mısır’la olan Refah Sınır Kapısı’ saat 10.00’da insanî yardım için açılacak.”
Açıklamayı kim yaptı?
ABD’nin İsrail Büyükelçiliği…
Peki de, bu açıklamayı neden İsrail yapmadı, neden Mısır yapmadı veya neden Filistin yönetimi yapmadı da ABD Büyükelçiliği yaptı?
Bir soru daha sorayım sonra düşüncelerimi paylaşacağım.
ABD Başkanı Biden, İsrail’e geldi.
Bu ilginçti ve pek de muhtemel bir şey değildi.
Başta Devlet Başkanı olmak üzere, Başbakan da dahil tüm devlet yetkilileri oradaydı.
Gelen sanki başka bir ülkenin devlet başkanı değil de başka bir ülkeye ziyarete giden İsrail devlet başkanının seyahatini yarıda keserek ülkesine dönmesi gibiydi.
Aynen böyle karşılandı…
Acaba neden?
İşte olayın püf noktası/can alıcı yeri, düğümlendiği yer ve başlayan sürecin anlam ve önemi de tam burada…
Bu arada Hamas saldırısında binden fazla asker-sivil İsraillinin hayatını kaybettiği söylendi.
Peki gerçekten öyle mi?
Hayatını kaybeden Filistinlilerde olduğu gibi bir görüntü yok.
Sadece öyle söylendi ve öyle inandık!
Arkadaşlar!
Hamas böyle bir saldırıyı tek başına asla “ya- pa- maz” ve yapamazdı!
Mümkünatı yok yapamaz!
Neden?
Çünkü İsrail’in savunma ve istihbarat kapasitesi Hamas başta olmak üzere tüm Filistinli örgütlerini zerresine kadar takip edebilecek boyutta…
Keza Hamas’ın geçmişi/kuruluşu ve İsrail irtibatı nazarı dikkate alındığında,
Hakeza ABD’nin son yıllarda bu örgütle kurduğu istihbarî ilişki göz önünde bulundurulduğunda Hamas’ın bu saldırıyı yaptığı değil de saldırıya taşeronluk ettiği aşikar!..
Velev ki Hamas yaptı diyelim,
O halde İsrail 15 gündür Hamas militanlarından ziyade çoluk-çocuk/kadın-erkek/yaşlı-genç ayrımı gözetmeksizin sivilleri bombalıyor ve katlediyor.
Tümden bir milleti hedef alıyor ve adeta topyekûn yok etmeyi hedefliyor.
Şimdi de Hamas’ın askerî kolu Kassam Tugayları komutanının -kimilerince şimdi kimilerince 2014 yılında yaptığı söylenen- bir açıklamasının yeniden gündeme getirilmesi konusuna geleceğim.
Öyle bir açıklama ki yaşananların neden olduğunu, sürecin ne olduğunu, konunun nereye vardırılmak istendiğini ve asıl amacın ne olduğunu bence gösteriyor.
“Bize silah, para ve teçhizat sağlayan İran’a teşekkür ediyoruz. Siyonist kaleleri yok etmemiz için bize füzeler verdi ve standart tanksavar füzeleri konusunda bize yardım etti…”
Açıklamanın eski veya yeni olmasının bir önemi yok.
Birileri, başlayan ateş topunu/cehennem kasırgasını bir yerlere doğru götürmek istiyor.
Tüm hazırlıklar ve atılan adımlar bu minvalde…
Nedir peki bu hedef?
İran…
İran’ı Suriye gibileştirmek!
Yani ABD’nin/yani ABD’yi de yöneten Güç ve aklın hedefindeki bu…
Geçen yazılarımda da söylediğim gibi, kendi haline bırakılsa evinin yolunu bulamayacak olan, bir yazılı metni bile okumaktan aciz hale gelen Biden gibi bir adamın İsrail’e geldiğinde tarihsel vurgulu/geniş kapsamlı/bölgesel mesajlı destek mesajını spontane şekilde aktarması imkansız!
Konuşma, üzerine çalışılarak hazırlanmış/konuşmaya özel mesajlar yüklenmiş ve bu konuşma özel bir sürece yönelik…
Bir taşla birkaç kuş hedeflenmesi…
Nedir?
Hedef Gazze, hedef Batı Şeria, hedef Ürdün, hedef Lübnan, hedef Türkiye, hedef Arabistan ve en nihayetinde nihaî hedef İran…
Yani hedef Orta Doğu…
Hatta hedef Kraliçe’nin ölümüyle başa geçen yeni İngiliz Kralı…
Neden İngiliz Kralı dedim?
Dikkatinizi çekmiştir,
ABD başkanı tüm devlet yetkilileriyle karşılayan ve bağrına basan İsrail devleti İngiliz başbakanını karşılamaya bile gitmedi.
Hatta İsrail devlet başkanı Herzog, BBC’nin İsrail’in hastane saldırısına ilişkin açıklamasından dolayı, İngiltere başbakanı Sunak’a ağzına geleni söyledi.
Hem de canlı yayında…
Sonuç:
Arkadaşlar,
Olan ve yaşananlar vahim ötesi şeyler,
Ama yaşananlardan yaşanacaklara doğru bir projeksiyon yapacak olursak hedefin İran’ın Suriye haline dönüştürülmesi olduğunu görürüz…
Önümüzdeki günlerde İran’dan umulmadık fevri ve agresif açıklamalar duyarsak şaşırmayın.
Hatta İran destekli Hizbullah’ın da çatışmalara dahil olduğunu görürseniz hiç şaşırmayın.
Neden?
Çünkü “birileri” böyle istiyor ve o birilerinin hemen her örgütün içinde görünmez ve oldukça tehlikeli bir eli var.
Ahtapot gibi sarmış…
Türkiye’ye gelince:
Ülkemiz sırat köprüsünden geçiyor adeta…
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık noktasında…
Ama Erdoğan’ın sergilediği tavır takdire şayan…
Devlet adamlığı refleksi/soğukkanlılık ve itidal noktasına örnek nitelikte…
Diplomatik performansıyla sadece ülkemizin değil bölgenin istikbali açısından çok önemli bir fonksiyonda…
Bu bağlamda ve olayların gidişatı çerçevesinde Erdoğan’ın liderliğine ve Hakan Fidan başta olmak üzere Dışişleri ve diğer ilgili kurumların diplomatik müktesebatına güveniyor ve inanıyorum.
Bu müktesebat/kazanım ve donanım çerçevesinde şu ana dek sergilenen pozitif tavır ,Türk devlet yetkililerinin Hamas-Filistin-İsrail ve daha genel bir deyişle Orta Doğu merkezli başlayan bu yangının hacminin ve tehlikesinin farkında olduklarını çok bariz şekilde yansıtıyor.
Ama maalesef şu bir gerçek ki bir felaket kasırgasının fitili ateşlendi ve planlı bir şekilde İran üzerinden sınırımıza kadar dayanacak!..
Öngörülerim/duyumlarım/istişarelerim bu şekilde…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlar.
Okunma Sayısı: 200