Bu defa ana kriter liyakat ve ehliyettir; Kimse yerini garanti görmesin!..
Bakan toto oynanıyordu,
Hatta Cumhurbaşkanlığı amblemli listelerle çeşit çeşit isimler gündeme geliyordu.
Bunları gördükçe sadece gülümsüyor ve bu defa Cumhurbaşkanının sağ gösterip sol vuracağından emin bir şekilde sadece bekliyordum.
Hatta soranlara da herhangi bir şey söylemiyor; sadece bekleyin göreceksiniz demekle yetiniyordum.
Nihayetinde kabine açıklandı ve önceki birkaç yazımda da söylediğim gibi ideale yakın bir Bakanlar Kurulu oluşturuldu.
Son zamanlarda Cumhurbaşkanımızın gözlerine fazlaca bakma imkanım oldu.
Liyakat/ehliyet konusunda bugüne kadar gördüğümden daha net bir itinayı müşahede ettiğimi söylemeliyim.
Nasıl mı?
Devlette görev yapan hiç kimsenin yeri garanti değil…
Bakan olanların, Bakan Yardımcısı olacakların, üst düzey görevlerde olan ve atanacak olanların; kimsenin yeri garanti değil.
Şöyle ki;
Adamın birisi bir köye gidiyormuş,
Yol kenarında/tarlada çalışan bir köylü görür ve sorar;
Filanca köye ne kadar zamanda varabilirim?
Köylü bakar bakar ve der ki;
Beyim,
Sen hele bir yürü; yürüyüşünü göreyim ona göre söylerim…
Cumhurbaşkanımızın da aynen böyle hareket edeceğini,
Göreve gelenlerin iş ve icraatlarına bakarak değerlendireceğini,
Çalışmasından memnun olmadığı kişileri atadığı gibi geri almaktan imtina etmeyeceğini,
Ve, “Türkiye Yüzyılı” hedefine muvafık ve mutabık hareket etme konusunda liyakat/ehliyet/çok ve verimli çalışmak prensibinde bir yaklaşım sergileyeceğini söyleyebilirim.
Bu yüzden de;
Birkaç ay içinde bir/birkaç bakan değişirse,
Bakan Yardımcısı değişirse,
Bürokrat değişirse kimse şaşırmasın!
Ekonomiye gelince;
Bazı konularda kişisel yaklaşımı farklı bile olsa ülkemiz ekonomik gidişatının pozitife dönmesi için Sayın Cumhurbaşkanının bilindik/genel-geçer ve uluslararası kabul görmüş ekonomik kaidelerin uygulanmasına ve ekonomi yönetiminin programlarını pratiğe geçirmesine yol vereceği kanaatinde ve inancındayım.
Diplomatik ilişkilerimizde hemen başlayan ve yoğunlaşarak yaşanacak “iyi ilişki tesisi” çerçevesinde, küresel ekonomiyle “kazan-kazan” içerikli bir pratiğin realize olması Türkiye için yeni ve ciddi kazanımlar doğuracaktır.
Bu bilinç ve deneyime ziyadesiyle vakıf olan Cumhurbaşkanının da, yapacağı liderlikle Türk ekonomisinin kısa zamanda düzelmeye başlayacağı düşüncesindeyim.
Bu süreçte olmayacak ve müsamaha gösterilmeyecek tek şey rehavet olacaktır.
Koltuğa oturunca işin gereğini yapmak yerine kişisel prestijini artırma eğiliminde olan her kim olursa olsun; Cumhurbaşkanı tarafından tolerans gösterilmeyeceğini söylemek müneccimlik olmayacaktır.
Sonuç:
Arkadaşlar,
Türkiye yeni bir düzlem ve düzene geçti.
Bu sürecin en önemli kriteri işini iyi yapmak ve çok çalışmaktır.
Hem Cumhurbaşkanının belirlediği “Türkiye Yüzyılı” vizyonu hem de Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik/siyasal/kurumsal kırılgan sürecin sonlanması için bu durum olmazsa olmazdır.
Çünkü Türkiye’nin kaybedecek vakti kalmamıştır.
Tıpkı Maliye Bakanı’nın Türk ekonomisine dair “rasyonel politikalara dönmek Türkiye için tek seçenektir” sözünde olduğu gibi, kamu yönetiminin tüm alanları için de temel paradigma ve genel pratiğin rasyonalite olduğu apaçık bir gerçek ve zorunluluktur!
Başka çaremiz yok!
Ama coğrafi/üretimsel ve ekonomik açıdan sağlam temellere sahip olan Türkiye’nin bu süreci aşabilecek gücü ve kudretini de asla göz ardı etmemek gerek.
Yeter ki, bahsettiğim gibi çalışalım/çok çalışalım ve verimli çalışalım!
İnanın, biraz zorlansak da/çok kolay olmasa da gerisi gelecek ve başta ekonomi olmak üzere hemen her alanda meyvesini vermeye başlayacaktır!
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah’a emanet olun sevgili okurlar.
Okunma Sayısı: 156